• Shingeki no Kyojin - Sezon 1



    İnsanlar, birkaç asır önce devler tarafından yok edilmenin eşiğinden dönmüşlerdir. Devler birkaç katlı bir bina uzunluğunda, zekadan yoksun, insanları beslenme ihtiyacından ziyade zevk için yiyen canlılardır. İnsanların küçük bir bölümü, devlerin en büyüğünden bile daha uzun duvarlara sahip bir şehre kendilerini kapatarak sağ kalmayı başarmışlardır.

    Günümüzde ise şehir 100 seneyi aşkın bir süredir herhangi bir devle karşılaşmamıştır. Genç bir delikanlı olan Elen ile üvey kız kardeşi Mikasa bir anda ortaya çıkan çok büyük bir devin şehrin duvarlarını yerle bir etmesine şahit olurlar. Daha küçük devler şehre dolmaya başlarken, iki çocuk da annelerinin canlı canlı yendiğini izlemek zorunda kalırlar. Elen tüm devleri öldüreceğine ve insanlığın intikamını alacağına yemin eder.



    Çiçeği burnunda firma Wit Studio'nun ilk animesi olan Shingeki no Kyojin, mangasından doğan popülariteyi yayınlanmasından aylar önce kullanıp hayli yüksek düzeyde beklenti yaratmış bir seri. Anime tarihinin mihenk taşlarından biri olan Death Note'un da yönetmeni Araki Tetsurou'nun yönettiği Attack on Titan, aynı Death Note'ta olduğu gibi yine her profilden izleyiciyi yanına çekmeyi başarmış ve dünya genelinde ses getirmiş bir yapım fakat kendi yarattığı beklentileri karşılama konusunda ise oldukça tembel.

    Post-apokaliptik bir atmosfere, fazlasıyla ilgi çekici bir konuya sahip olmasına ve kolaylıkla seinen türüne yerleştirilebilecek gelişmelere yer vermesine rağmen Shingeki no Kyojin'in sendeleyen bir shounen olduğu gerçeği bölümler ilerledikçe yineleniyor. Altı doldurulmamış karakter, başkahraman, başdüşman gelişmeleri; yarattığı gizeme dair teori üretmeye fırsat vermeyen muhafazakarlığı; ilk bölümlerde caka satan animasyonunun zayıf bir bütçe planlamasına yenik düşerek ilerleyen bölümlerde fena halde kusurlu oluşu ve bu kusurların önemsenmeyişi Shingeki no Kyojin'in bilindik "bir diğer pazarlama stratejisi" yaftasını kuşanmasını sağlıyor.



    Seyirciyi okura dönüştürme çabasının bariz bir örneği olan Shingeki no Kyojin, ilk sezonundaki ketum tavrını final sahnesine kadar sürdürüyor. Ne titanların nereden geldikleri, gelmelerine neyin neden olduğu, duvarların neyi sembolize ettikleri açıklanıyor ne de seyirciye teori üretmek için herhangi bir ipucu sağlanıyor. Animenin kapanışıyla birlikte seyircinin elinde kalan tek çare, mangaka Hajime Isayama'nın açıkladığı üzere 20 cilt süre(bile)cek mangaya yönelmek oluyor. Dolayısıyla Shingeki no Kyojin'in animesi, hiçbir şekilde açıklanmamış olmasına rağmen devamının geleceği bariz olan ilk sezonuyla saatler uzunluğundaki başarılı bir manga reklamı olmanın ötesine geçemiyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi